Türkiye’de Kadın Olmak

23.06.2018
16
Okuma Süresi: 5 dakika
A+
A-
Türkiye’de Kadın Olmak
oy

Türkiye’de Kadın Olmak Burası geçmişinde savaşçı kadınların, Hakan ile birlikte mecliste bulunup devlet yöneten Hatunların olduğu, sonrasında ise halkının büyük çoğunluğunun cennetin annelerin ayaklarının altında olduğunu vurgulayan bir dine mensup olduğu ülke. Burası diğer milletlerden şefkati, anlayışı, insanlığı ve ahlaki değerlere olan düşkünlüğü ile ayrıştırdığımız bir milletin ülkesi.

Türkiye’de Kadın Olmak

Dünya genelinde değişen dengelerin, modern hayatın insanlar üzerindeki etkilerinin ve hatta dini inançların yanlış yorumlanması ve kötüye kullanılmasının toplumları değiştirdiği inkâr edilemez bir gerçek. Türkiye de tüm bu etkenlerden nasibini alarak kadına ve hatta insana karşı olan yüksek değerlerini kaybetmeye başlamış, bir ülkeyi var eden toplumu kadının yetiştirdiği, Türkiye’de Kadın Olmak bu nedenle kadının sağlığının, psikolojisinin ve toplumdaki yerinin o ülkenin geleceğini şekillendirdiği unutulmuştur. Oysa belirttiğimiz İslamiyet öncesinde de, Cumhuriyet öncesinde de toplumumuzun temel değerlerinde kadına karşı saygı ve hoşgörü her zaman mevcut olmuştur.

Türkiye'de Kadın Olmak

Türkiye’de Kadın Olmak

 Türkiye Cumhuriyetinin Geçmişinde Kadın

Günümüz dünyasında Avrupa Ülkelerinde kadın haklarına karşı gösterilen yüksek kıymetin aksine ülkemizde Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden biri olarak birçok Avrupa ülkesinden çok daha önce 1930 yılında belediye seçimlerinde ve 1934 yılında genel seçimlerde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu değişikliğin ardından yapılan ilk seçimlerde kadınlar % 4,5 oranında meclise girmiş, ülkemiz bu oran ile o yıllarda dünya ikincisi olmuştur. Ancak aradan geçen zaman içerisinde tüm dünyada kadınların mecliste temsil edilme oranları artış gösterirken ülkemiz bu konuda yeterince yol alamayarak günümüzde dünyasında sıralamada oldukça aşağılarda kalmıştır.

Türkiye’de Kadın

Ülkemizde gerek devlet eliyle, gerekse sivil toplum örgütleri tarafından kadınların iş hayatında yer almaları için çalışmalar yapılmış ve yapılmakta. Ancak ne yazık ki hiçbiri tam olarak işe yarayabilmiş değil. Özellikle eğitim seviyesinin düşük olduğu şehirlerde kadının iş hayatına girmesi hatta okuması halen büyük tepki ile karşılanmakta. Kadınlar çocuk sayılabilecek yaşta evlendirilerek tüm gelecekleri ellerinden alınmakta. Bu nedenle kendilerine karşı uygulanan şiddet ve baskıya sessiz kalmaktadırlar.

 Ülkemizde Kadınlara Uygulanan Şiddet ve Baskı

Okumasına ve çalışmasına izin verilmeyen, genç yaşta evlendirilip ekonomik gücü olmayan kadınların şiddet görüp buna sessiz kalması kadar eğitimli ve bilinçli kadınların da fiziki veya duygusal şiddete karşı sustukları acı bir gerçektir. Ne yazık ki ülkemizde neredeyse gördüğü şiddeti sığınacak yeri olmadığı için saklayan kadınlar kadar sosyal çevresinden ve ailesinden utandığı için saklayan kadınlar da mevcut. Türkiye’de Kadın Olmak Yani birileri ayakta duracak gücü olmadığı için susuyor, diğerleri ise sahip olduğu güçten utandığı, yaşadıklarını kendisine yediremediği için susuyor. Hangisinin daha acı olduğuna karar verebilmek güç, ancak toplum açısından her ikisi de telafi edilemez hasarlara neden oluyor.

Kendisine uygulanan tacize karşı susan kadın, tecavüze uğrayıp saklayan veya tecavüzcüsü ile evlendirilen kadın anne olup insan yetiştiriyor.

Burada söz edilen asla tüm erkekleri zan altında bırakarak, çok abartılmış, tamamen erkek düşmanlığına dönüşmüş bir feminist toplum yaratmak değil. Türkiye’de Kadın Olmak Sadece kadının da erkek ile aynı şartlara sahip olduğu bir toplumda, saygı görerek ve korunmaya ihtiyaç duymadan yaşaması gerektiğini dile getirmek. “Türkiye kadın olmak” konusunun tartışılmaya dahi ihtiyaç duyulmayacak olmasını temenni etmektir.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.